Mikroiğneleme düşük yan etki potansiyeli, düşük maliyeti ve kabul edilebilir etkinliği nedeniyle skar tedavilerinde tercih edilen bir yöntemdir. Etkinliğini arttırmak için ek tedavilerle kombine edilerek kullanılabilir. Skar tedavileri içinde en sık olarak atrofik akne skar tedavisinde kullanılmakla birlikte yanık skarları, travma sonrası skarlar, varisella ve herpes enfeksiyonu sonrası oluşan skarlar, hipertrofik skarlar ve stria tedavisinde de kullanılabilmektedir.
Mikroiğneleme (perkutan kollajen indüksiyonu) vücudun kendi yenilenme mekanizmalarını kullanarak skar tedavisinde etkili olabilen bir yöntemdir. Mikroiğneleme sonucu deride açılan çok sayıda küçük delikler, büyüme sitokinlerinin (platelet kaynaklı büyüme faktörü (PGF), transforme edici büyüme faktörü alfa ve beta (TGF-α, TGF-β), bağ doku aktive edici protein, bağ doku büyüme faktörü, fibroblast büyüme faktörü (FGF)) sentezini arttırarak kolajen ve elastin biçimlenmesini, doku proliferasyon ve rejenerasyonunun indüklenmesini ve inflamatuar belirteçlerin azalmasını sağlar. Fibroblastların proliferasyonu ve migrasyonu sonucunda neovaskularizasyon ve neokolajenozis gelişir. Tedavi tamamlandıktan 3-6 ay sonraki dönemde halen yeni kolajen üretimi sürmekte olduğundan tedavi sonrası gelişecek tam sonuç için beklenmelidir. Mikroiğneleme ile deride gelişen her bir mikro hasar yaralanma olarak algılanır ama epidermal bariyerin minimal hasarlanması sonucunda TGF-β3 varlığı ile karakterize olan skar gelişmeden yara iyileşmesi olmaktadır.
Skar tedavisinde mikroiğneleme uygulamak için kullanılan cihazlar; dermaroller (0,5-3 mm uzunlukta değişen ince iğnelerle kaplanmış bir yüzeyi olan silindir cihazlar), dermapen cihazları (otomatik iğneli kalem benzeri cihazlar), mikroiğneli fraksiyonel radyofrekans ve dermastamp cihazlarıdır. Dermaroller cihazının deriye ileri ve geri uygulanmasıyla deride papiller dermise uzanan binlerce por açılmaktadır. Dermapen cihazları iğnelerin hız ve derinlik penetrasyonunun ayarlanabildiği elektronik kalem şeklinde cihazlardır. Dermastamp iğne çapı 0,12 mm ve iğne uzunluğu 0,2-3 mm arasında değişen dermarollera göre daha küçük cihazlardır. İzole skarlarda kullanımı tercih edilebilir. Yüzeyel skarlarda mikroiğnelemenin, mikrodermabrazyon, derin doku serum infüzyonu ve ışık emisyon diod (LED) tedavisinin kombine edildiği DermaFrac tedavisi de kullanılabilir.
İşlemden önceki bir ayda topikal olarak kullanılan A vitamini ve C vitamini dermal kolajen gelişimini arttırmaktadır. İşlemden önce uygulama alanına topikal anestezi uygulanmalı ve daha sonra antisepsi sağlanmalıdır. Skar tedavilerinde 1,5-2 mm iğne uzunluğu olan dermaroller cihazları tercih edilmektedir (Resim 1).
RESİM 1a,b: Akne skar tedavisinde dermaroller ile mikroiğneleme uygulaması. (Ege Üniversitesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Kozmetoloji Ünitesi Arşivi’nden)
Hayvan çalışmalarında mikroiğneleme yöntemiyle epidermal kalınlıkta artış, tip-1 kolajen, stromal glikozaminoglikan ve fibroblast farklılaşmasının bir belirteci olan fibronektin ekspresyonunda artış olduğu gösterilmiştir.
Skar tedavilerinde mikroiğneleme yöntemi en çok atrofik akne skarlarında kullanılmaktadır. Kullanılabildiği diğer skar tipleri; yanık skarları, strialar, varisella, herpes enfeksiyonları ya da travma sonrası gelişen atrofik skarlar ve hipertrofik skarlardır.
Akne skar tedavisinde mikroiğneleme tek başına ya da diğer tedavilerle kombine edilerek kullanılabilmektedir. Dört haftalık aralarla 4 ila 6 seanslık tedavi uygulanır. Etkinlik genellikle 3. aydan itibaren gözlenir. Mikroiğneleme akne skar tedavisinde genellikle orta derecede düzelme sağlamaktadır (Resim 2, Resim 3). Boxcar ve rolling tip akne skarlarında daha etkiliyken, icepick akne skarları tedaviye daha dirençlidir. İbrahim ve ark. yeni akne skarı olan genç hastalarda tedavinin eski skarı olan daha ileri yaşlı hastalara göre daha etkili olduğunu belirtmiştir. Qarqaz ve ark. mikroiğneleme yönteminin pigmente akne skarlarında da etkili ve güvenli olduğunu ifade etmişlerdir. Koyu deri tipi olan kişilerde akne skar tedavisinde postinflamatuar hiperpigmentasyon (PIH) gelişme riski lazer ve kimyasal soyma tedavilerine kıyasla mikroiğneleme yöntemi ile daha düşüktür.
RESİM 2: a: Tedavi öncesi atrofik akne skarları; b: Dermaroller ile mikroiğneleme tedavisi sonrası akne skar görünümünde düzelme (Ege Üniversitesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Kozmetoloji Ünitesi Arşivi’nden)
RESİM 3: a:Tedavi öncesi atrofik akne skar görünümü; b: Dermaroller ile mikroiğneleme tedavisi sonrası akne skar görünümünde düzelme (Ege Üniversitesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Kozmetoloji Ünitesi Arşivi’nden)
Literatürde akne skar tedavisinde mikroiğneleme ile kombinasyonda kullanılan tedaviler şunlardır; plateletten zengin plazma (platelet rich plasma-PRP), topikal C vitamini,
triklorasetik asit, glikolik asit, subsizyon, fraksiyonel radyofrekans, karbondioksit lazer ve dermal dolgular. PRP ile kombine edildiğinde sadece mikroiğnelemeye ve mikroiğneleme+ C vitamini kombinasyonuna göre daha iyi sonuçlar alınabildiğini belirten çalışmalar mevcuttur. 2009-2019 yılları arasında akne tedavisinde mikroiğneleme üzerine yapılan 33 çalışma, olgu serileri ve olgu raporları değerlendirilmiş ve mikroiğnelemenin akne skarlarında düzelme yaptığını, özellikle TCA, glikolik asit veya CO2 lazer ile kombinasyonlarının ek fayda gösterdiğini fakat PRP ile kombinasyonları ile ilgili verilerin tutarsız olduğu ve daha fazla çalışmanın yapılmasına ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Akne skar tedavisinde fraksiyonel Er:YAG lazer mikroiğneleme tedavisine göre daha etkilidir. Mikroiğnelemenin CROSS TCA ile kıyaslandığı çalışmada her iki yöntem arasında düzelme açısından belirgin bir fark saptanmamıştır. Mikroiğnelemenin subsizyonla beraber uygulanmasının daha etkili olduğu gözlenmiştir. Mikroiğneleme cihazının sıvı nitrojene batırıldıktan sonra uygulanması kriyorolling olarak adlandırılmaktadır. Kriyorolling ile akne skarlarında iyi sonuçlar bildirilse de PIH gelişme riski mevcuttur.
Atrofik akne skarlarında mikroiğnemelenin değerlendirildiği çalışmalarda tedavi öncesi ve sonrası ölçüm için kullanılan araçlar; Goodman ve Baron derecelendirme sistemi, Echelle d’evaluation clinique des cicatrices d’acne (ECCA), kantitatif global postakne skar derecelendirme sistemi, hekim global değerlendirme yöntemi, global estetik iyileşme ölçeği fotoğraf üzerinden değerlendirme, araştırıcı global değerlendirmesi ve skar şiddet skorlamasıdır. Hipertrofik skar ve keloid tedavisinde mikroiğneleme kullanımının değerlendirildiği çalışmalarda vizüal analog skalası, Vancouver skar skalası, hasta ve gözlemci skar değerlendirme skalası kullanılmıştır. Çalışmalarda mikroiğneleme ile tedavi sonrası skorlarda tedavi öncesine göre azalma yanısıra bazı çalışmalarda deri yüzey düzensizliğinde ve tonunda da düzelme görülmüştür.
Mikroiğneleme sonrası saptanabilen histolojik bulgular; epidermal kalınlıkta artış, kolajen birikiminde artış, inflamasyonda azalma, tip 1, tip 2, tip 3 ve tip 7 kolajende artış, üst dermiste elastin liflerinde artış ve elastin liflerin daha kalın ve düzenli hale gelmesi, skardaki kolajenin paralel demet dizilimi yerine normal kafes paterninde gözlenmesidir.
Mikroiğneleme yönteminde görülebilen yan etkiler; ağrı, eritem, ödem, kabuklanma gelişimi, PIH, lenfadenopati, akne artışı, kanama, milia gelişimi, morarma ve hematom gelişimidir. Koyu deri tipi olan kişilerde PIH gelişim riski diğer skar tedavilerine göre daha düşüktür. Tren yolu (tram track) skar gelişimi görülebilir. Tren yolu skarlaşma gelişimi uzun çaplı iğne kullanımına ve fazla basınç uygulamasına bağlanmıştır.
Stria densa dermal gerilmeye bağlı olarak gelişir. Stria rubra olarak isimlendirilen akut fazda eritemli lineer çizgiler şeklinde görülürken, kronik form olan stria albada renk beyaza döner. Literatürde stria tedavilerinde mikroiğneleme yönteminin değerlendirildiği az sayıda hasta ile kısıtlı sayıda çalışma mevcuttur. Literatürde stria densada mikroiğneleme 1,5, 2,2,5 ve 3 mm uzunluğunda iğnesi olan dermaroller ya da dermapen cihazları ile ayda bir kez, 3 ila
5 seans uygulanmıştır. Bu çalışmalarda mikroiğneleme stria densa tedavisinde etkili ve güvenli bulunmuştur. Ayrıca diğer tedavi yöntemlerine göre ucuz olması ve az yan etki görülmesi avantajlarını oluşturur. Abdominal stria alba tedavisinde ablatif olmayan fraksiyonel lazer ve 2,5 mm dermaroller ile yapılan mikroiğnelemenin karşılaştırıldığı bir çalışmada iki tedavi de etkili bulunmuş ve aralarında anlamlı bir fark saptanmamıştır. Khater ve ark. 1,5 mm uzunluğunda dermaroller ile mikroiğneleme ve Co2 lazer tedavisini karşılaştırdıkları çalışmada mikroiğnelemenin daha etkili olduğunu belirtilmişlerdir. Abdel-Motaleb ve ark. stria tedavisinde PRP ile kombine edilen mikroiğnelemenin tek başına uygulanan mikroiğnelemeden daha etkili olduğunu bildirmiştir.
Literatürde atrofik olmayan skarda mikroiğneleme tedavisi ile ilgili az sayıda yayın bulunmaktadır ve tedavi modaliteleri ve sonuçları değerlendirme yöntemleri birbirinden farklıdır. Atrofik olmayan skar tedavisinde mikroiğneleme yönteminin değerlendirildiği bir derlemede mikroiğneleme ve silikon jel kombinasyonunun hipertrofik ve keloid skar tedavisinde kısa vadede etkili olduğu, hipopigmente yanık skarlarında mikroiğneleme ve otolog keratinosit süspansiyonu kombinasyonunun etkili olduğu ama daha fazla araştırma gerektiği belirtilmiştir. Vijaya Lakshmi ve ark. yüz yerleşimli atrofik ve hipertrofik skarların tedavisinde mikroiğnelemeyle skar seviyesinin ve deri renginin normal seviye ve renge yaklaştığını bildirmişlerdir. Bandral ve ark.nın yüz yerleşimli skarı olan 50 hastayı değerlendirdikleri çalışmada hipertrofik skarı olan 2 hastada mikroiğneleme ile %53’e varan düzelme olduğu gözlenmiştir.
Sonuç olarak, skar tedavisi zordur. Skar tipine ve derinliğine göre tedaviye yanıt değişmektedir. Skar tedavisinde mikroiğneleme yöntemi uygun hastalarda, tek ya da kombinasyon tedavisi olarak tercih edilebilecek ucuz, etkili bir yöntemdir.
Kaynak: Pubmed