Melazma, en sık yüzde ortaya çıkan, kazanılmış bir pigment bozukluğudur. Kadınlarda ve daha koyu deri tiplerinde daha sık görülen bu bozukluğun, ağırlıklı olarak ultraviyole maruziyeti ve hormonal etkilerle ilişkili olduğu bilinmektedir. Melazma genellikle klinik olarak tanı konulan, simetrik retiküle hipermelanoz ile karakterize olup, üç farklı yüz paterninden oluşur: sentrofasiyal, malar ve mandibular. Vakaların %50-80’inde ana klinik patern, alın, burun ve üst dudağı etkileyen, filtrum, yanaklar ve çene tutulumunun olmadığı, sentrofasiyal paterndir. Malar patern yanaklarla sınırlıyken, mandibular melazmada ise jawline ve çene tutulumu mevcuttur. İkincisinin yaşlı kişilerde meydana geldiği ve daha çok şiddetli fotohasarla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Üç histolojik pigmentasyon paterni tanımlanmıştır: pigmentin bazal veya suprabazal tabakada biriktiği epidermal; yüzeyel ve orta dermiste melanin yüklü makrofajların olduğu dermal; ve hem epidermal hem de dermal patern özellikleri gösteren mikst tip. Hipermelanoz, epidermal (kahverengi), dermal (mavi-gri) veya mikst (kahverengi-gri) olabilir. Wood ışığı incelemesi, Fitzpatrick deri tipi V ve VI dışındaki tüm deri fototiplerinde epidermal paterni dermal hiperpigmentasyondan ayırır.
Topikal depigmentasyon ajanları, kimyasal peelingler, dermabrazyon ve lazer terapileri gibi farklı tedavi modaliteleri, farklı çalışmalarda çok tatmin edici olmayan değişken sonuçlar göstermiştir. Mikroiğneleme teknolojisi, minimal invaziv ve ağrısız bir ilaç dağılım yolu sunmaktadır. Bu teknoloji, deride mikron boyutunda kanallar oluşturur, böylece başka yollarla sağlam deriyi geçemeyecek proteinler de dahil olmak üzere çok çeşitli terapötik moleküllerin dağılımını sağlar.
Traneksamik asit oral veya topikal olarak veya lokalize intradermal enjeksiyonlar yoluyla uygulanan, melazma şiddetini azaltan bir ajandır. Traneksamik asit, melanositler ve keratinositlerin etkileşimine müdahale ederek melanin sentezini inhibe ediyor gibi görünmektedir. Ayrıca traneksamik asit, melazmanın neden olduğu dermal değişiklikleri tersine çevirebilir.
Budamakuntla ve ark., melazmalı hastalarda traneksamik asit tedavisinin etkinliğini mezoterapi ve mikroiğneleme yöntemlerini kullanarak karşılaştırmıştır. Yaptıkları prospektif, randomize çalışmada orta-şiddetli melazmalı 60 hastada (Fitzpatrick deri tipi IV-V), traneksamik asit mikroenjeksiyonları ile mikroiğneleme sonrası topikal traneksamik asit uygulamasını karşılaştırmıştır. 3 seanstan sonra, tek başına traneksamik asit ile tedavi edilen hastalarda Melazma Alan Şiddet İndeksi skorunda ortalama %38’lik bir iyileşme gözlenirken, traneksamik asit ve mikroiğneleme alan hastalarda %44’lük bir iyileşme gözlemişlerdir. Mikroiğneleme grubundaki tedaviye daha iyi terapötik yanıt, ilacın mikroiğneleme ile oluşturulan mikrokanallar yoluyla daha derin ve uniform verilmesine bağlanmıştır.
Çin’de orta yaş melazma tanılı 30 kadın hastanın dahil edildiği bir çalışmada mikroiğneleme ve topikal traneksamik asit kombinasyonunun etkinliği değerlendirilmiştir. Hastaların sol veya sağ yüz yarısı rastgele seçilmiş, 12 hafta boyunca haftada bir mikroiğneleme uygulamasının ardından % 0.5’lik topikal traneksamik asit solüsyonu uygulanmıştır. Diğer yüz yarısı kontrol olarak, bir sahte cihaz ve % 0,5’lik traneksamik asit solüsyonu ile tedavi edilmiştir. Başlangıçta ve tedavinin 4, 8 ve 12. Haftalarında klinik değerlendirmeler ve parametreler kaydedilmiştir. Toplamda 28 kadın (% 93,3) hastanın tamamladığı çalışmada, 12 haftadan sonra Melanin indeksi her iki grupta da anlamlı olarak azalırken, 12. Haftada kombine tedavi uygulanan tarafta anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur. Transepidermal su kaybı, pürüzlülük, deri hidrasyonu, deri elastikiyeti ve eritem indeksinde, başlangıç ve tedaviden 4, 8 ve 12 hafta sonra sol ve sağ yüz yarısı arasında anlamlı farklılık görülmediği belirtilmiştir. Klinisyenlerin fotoğraf ile değerlendirmelerinde mikroiğneleme ile kombine traneksanemik asit uygulanan grupta 25 hastada >%25 iyileşme gözlenirken, sadece traneksamik asit uygulanan tarafta 10 hastada >%25 iyileşme izlenmiştir. Hasta memnuniyet skorlarının her iki tarafta da anlamlı olarak arttığı raporlanmıştır. Katılımcılar kombine tedavi uygulanan tarafın sonuçlarından kontrol tarafına göre daha memnun kaldığını belirtmiş, çalışma boyunca hiçbir belirgin yan etki gözlenmediği bildirilmiştir. Mikroiğneleme ve topikal traneksamik asit solüsyonu ile kombine tedavinin, melazma için umut verici bir tedavi olduğu belirtilmiştir.
30 kadın melazma hastası üzerinde yapılan, karşılaştırmalı başka bir çalışmada, yüzün sol tarafına traneksamik asit ile mikroiğneleme, sağ tarafına ise C vitamini ile mikroiğneleme yapılmıştır. İyileşme, her ziyarette (0, 4 ve 8. hafta) klinik fotoğraflar, Melazma Alan ve Şiddet İndeksi (MASI), PGA (Hekim global değerlendirme skoru) ve PtGA (Hasta global değerlendirme skoru) skorları ile değerlendirilmiştir. 8. haftanın sonunda, MASI, PGA ve PtGA hem traneksamik asit hem de C vitamini uygulanan tarafta iyileşme göstermiştir. Bununla birlikte, iyileşme, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, C vitamini ile karşılaştırıldığında traneksamik asit uygulanan tarafta daha fazla bulunmuştur.
Mikroiğnelemenin melazma tedavisinde topikal C vitamini ile etkisinin değerlendirildiği bir çalışmada topikal C vitamini ile mikroiğneleme, özellikle Fitzpatrick deri tipleri I-III’te epidermal melazma için etkili ve güvenli bir tedavi seçeneği olarak öne sürülmüştür.
İnatçı dermal veya mikst tip melazmalı 16 hastanın dahil edildiği bir çalışmada, 4 hafta aralıklarla 4 seans olmak üzere hastaların yüzünün bir tarafı QS-Nd: YAG artı mikroiğneleme ile kombine C vitamini ile tedavi edilmiş, diğer tarafı tek başına QS-Nd: YAG ile tedavi edilmiştir. MASI skorları ve klinisyenin klinik yanıt değerlendirmesi aylık olarak yapılmış, kombine tedavi alan grup, klinisyenin değerlendirmesine göre, diğer gruba göre anlamlı olarak daha düşük ortalama MASI skoruna ve daha iyi tedavi yanıtına sahip bulunmuştur. Her iki grupta da yan etkiler ve nüks oranları benzer bulunmuştur (sırasıyla %31,3 ve %43,8). Yazarlar, QS-Nd: YAG’ın dermiste kan dolaşımını artırarak, mikroiğnelemenin C vitamininin dağılımını desteklemek için mekanik etkisini arttırdığını öne sürmüşlerdir. QS-Nd: YAG uygulamasından hemen sonra uygulanan mikroiğneleme ile birlikte C vitamininin, inatçı melazmanın tedavisi için umut verici bir yöntem olduğu belirtilmiştir.
Mikroiğneleme kombinasyon tedavisi, günlük güneş koruyucu kullanımıyla uygulandığında melazmada olumlu sonuçlara sahiptir. 22 inatçı melazma hastasının (topikal depigmente edici ajanlara ve güneş koruyuculara yanıt vermeyen) dahil edildiği retrospektif bir çalışmada, mikroiğneleme uygulamasının ardından gece depigmentasyon formülü (% 0.05 tretinoin +% 4 hidrokinon + % 1 fluosinonid asetonid) uygulanmış ve ilk mikroiğnelemeden 24 saat sonra günlük renkli güneş kremi (SPF 60) verilmiştir. Prosedür, ilk tedaviden 30 gün sonra tekrarlanmıştır. 22 hastanın tamamı 2 aylık takipteki sonuçlardan memnuniyet bildirmiştir. 11 hastada 24. ay takipte yapılan fotoğrafik analiz, 2. ayda izlenen deri rengindeki açılmanın devam ettiğini göstermiştir.
Cassiano ve ark. mikroiğnelemenin neden olduğu erken histolojik değişiklikleri ve klinik iyileşmeyi değerlendirmek amacıyla yaptıkları çalışmada, melazmalı hastalara yapılan tek seans tedaviden 7 gün sonra melanin yoğunluğu, melanositler ve bazal membran hasarında histolojik alan başına anlamlı bir azalma tespit etmişlerdir. Ek olarak, mikroiğnelemenin hafif epidermal hiperplaziyi, ekstrasellüler maddelerin (glikozaminoglikanlar ve fibrin) subepidermal birikimini, fibroblast proliferasyonunu ve Ki67 ile işaretlenmiş keratinositlerde artışı uyardığı raporlanmıştır. Yazarlar bu pilot çalışmada, mikroiğnelemenin, epidermis ve üst dermiste erken değişiklikleri uyardığını ve böylece melazmadaki bazı yapısal paternleri tersine çevirdiğini ve klinik düzelmeyi sağladığını belirtmişlerdir.
Fabbrocini ve ark., melazmalı 20 hastada (Fitzpatrick deri tipi III-V), rucinol ve sophora-alfa içeren depigmentasyon serumunun, mikroiğneli ve mikroiğnesiz dağılımını incelemişlerdir. Tek başına depigmente edici serum ile tedavi edilen grupta, başlangıç MASI skoru 2 ay sonra 7.1 puan düzelme gösterirken, kombine tedavi yapılan grupta ise 10.1 puanlık bir azalma raporlamışlardır. Mikroiğneleme ve topikal depigmente edici serum kombinasyon tedavisinin, melazmayı iyileştirmede tek başına topikal depigmente edici serumdan daha etkili olduğu sonucu öne sürülmüştür.
Mikroiğneleme yönteminin kullanımı, fraksiyonel radyofrekans mikroiğnelemenin (FRFM) ortaya çıkmasıyla daha da genişlemiştir. FRFM, bir dizi mikroiğneyi kullanarak bipolar radyofrekansı doğrudan dermise iletir. FRFM’de, yalıtılmış iğneler deriye nüfuz eder ve epidermise zarar vermeden, iğne uçlarından dermal yapısal bileşenlerde ve aksesuar bezlerde terapötik değişiklikler üreten radyofrekans akımlarını serbest bırakır. Derinin rejuvenasyonu ve skarları iyileştirme gibi iyi bilinen kullanım alanlarına ek olarak, aynı zamanda damar sistemi ve bazal membran seçici modülasyonu yoluyla dermal ortamı geliştirdiği de bilinmektedir. Bu değişikliklerin melazmanın şiddetlenmesi için gerekli dermal patojenik faktörlerin etkisini azaltabileceği düşünülmektedir.
Melazma hastalarında yapılan retrospektif bir çalışmada, 56 hasta, bir hafta arayla 10 seans arka arkaya QSNd:YAG and FRFM ile tedavi edilmiş, 58 hasta ise sadece QS-Nd: YAG tedavisi almıştır. Tedavinin etkinliği, modifiye edilmiş Melazma Alan ve Şiddet İndeksi (mMASI) ve klinisyenin değerlendirmesine (PGA) dayalı olarak başlangıçta ve son tedaviden 3 ay sonra değerlendirmiştir. Kombinasyon tedavisi alan grupta, yalnızca QS-Nd: YAG alan gruba kıyasla daha iyi tedavi yanıtı gösterilmiştir. Tedaviye bağlı yan etkiler açısından iki grup arasında anlamlı bir fark görülmezken, benekli hipopigmentasyon ve ribaund hiperpigmentasyon prevalansı sadece QS-Nd: YAG ile tedavi edilen grupta daha yüksek bulunmuştur. Asyalı melazma hastalarında düşük akıcı QS-Nd: YAG ve FRFM‘nin yeni ikili modunun, melazma için güvenli ve etkili bir tedavi yöntemi olduğu öne sürülmüştür.
Kaynak: Pubmed